AKKUYU NGS İLE GELECEĞİN TEMELLERİ İLERİ TEKNOLOJİYLE ATILIYOR

Mersin’in Gülnar ilçesinde inşa edilen Türkiye’nin ilk nükleer güç santrali, Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS), güvenlik ve çevresel açıdan gelişmiş bir teknolojiye ev sahipliği yapıyor. Hacettepe Üniversitesi Nükleer Enerji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şule Ergün, Akkuyu NGS’de kullanılan VVER-1200 reaktörlerinin, uzun yıllar süren teknoloji alanındaki iyileştirmeler sonucunda günümüzdeki 3+ nesil seviyesine getirildiğini vurguladı.
Prof. Dr. Ergün, Türkiye’nin yanı sıra Rusya, Çin, Finlandiya, Almanya, Slovakya, Bangladeş, Bulgaristan, Mısır ve Hindistan da kullanılan VVER reaktörlerinin, sadece yüksek güç kapasitesi ve verimlilikleriyle değil, aynı zamanda aktif ve pasif güvenlik sistemleri kullanarak kaza olasılığına karşı güvenilir şekilde tasarlandığını belirtti. Prof. Dr. Ergün, “’Kendi kendini koruma’ özelliğine sahip VVER-1200 reaktörler, uzun yıllar süren teknoloji iyileştirmeleri sonucunda günümüzdeki 3+ nesil seviyesine getirilmiştir. VVER-1200 reaktörleri, su yavaşlatıcılı, basınçlı su soğutmalı, yüksek ısıl verimli ve uzun süreli çalışabilen ulusal enterkonnekte sistemde devamlı elektrik sağlayan baz santral görevini üstlenir. VVER-1200 reaktörleri, önceki nesillere göre birçok avantaj sunmaktadır. Daha fazla güç, artırılmış güvenlik önlemleri ve daha fazla otomasyon, bu reaktörleri dünya genelinde en itibarlı ve en çok kurulan reaktör tipi haline getirmiştir. Ayrıca, VVER-1200 reaktörleri, şebeke elektriğine ihtiyaç duymadan 72 saat boyunca çalışabilme özelliği ve dış tehditlere karşı dayanıklılığı ile öne çıkmaktadır. Akkuyu NGS’deki VVER-1200 reaktörleri, modern teknoloji, güvenlik, ekonomik katkı ve çevresel etkiler açısından Türkiye’nin enerji ihtiyaçlarına çözüm getiren önemli bir projedir. Dolayısıyla Akkuyu NGS de, deprem, uçak çarpması, kötü hava koşulları, siber-elektromanyetik saldırı, tsunami gibi çeşitli tehlikelere karşı gelişmiş güvenlik sistemleriyle donatılmıştır” diye konuştu.
“Nükleer enerjiyle ilgili gerçeği yansıtmayan bilgilere açıklık getirilmeli”
Kamuoyunda nükleer enerjinin kullanımı konusunda pek çok yanlış bilinenin bulunduğunu belirten Prof. Dr. Ergün bunlara açıklık getirmenin büyük önem taşıdığını vurgulayarak, “Nükleer sektör, dinamik, sürekli kendini yenileyen bir sektördür. Nükleer santraller normal işleyiş sırasında dış radyasyon seviyesini etkilemez ve uluslararası kabul gören tedbirlerle radyasyon insanlara ve çevreye zarar vermeyecek limitlerde tutulur. Akkuyu NGS’de kullanılacak VVER-1200 reaktörlerinde, dışarı radyasyon sızmasını engelleyecek bir iç kabuk ve reaktörü doğal ve insan kaynaklı dış etkilere karşı koruyacak bir dış kabuk bulunacak” dedi.
Prof. Dr. Ergün, “Tüm nükleer santraller, uluslararası standartlara uygun olarak radyasyon sızıntısını önlemek amacıyla benimsenen tedbirleri hayata geçirir. Bu tedbirlerin temel hedefi, radyasyonu insanlara ve çevreye zarar vermeyecek düzeylerde tutmaktır. Santraller, işletme sırasında olası aksiliklere karşı dahi radyasyonun büyük bir koruma kabının içinde kalacak şekilde tasarlanır ve faaliyet gösterir. Fukuşima Daiçi olaylarından sonra, santrallerde koruma kabı sayısı arttırılmıştır” diye konuştu.

“Nükleer santraller tarım ve hayvancılığı olumsuz etkilemez”
Nükleer santrallerin tarım ve hayvancılığı olumsuz yönde etkileyeceğine dair yanlış bir algının bulunduğuna ve bunun gerçeği yansıtmadığına dikkati çeken Prof. Dr. Ergün, nükleer santrallerin normal işleyişi sırasında tarım ve hayvancılık faaliyetlerini olumsuz etkileyecek dış radyasyon sızıntısının olmadığını vurguladı. Prof. Dr. Ergün, “Nükleer santrallerin çevresinde tarım faaliyetleri sorunsuz bir şekilde devam edebilir, toprak, besin zinciri veya canlılar herhangi bir zarar görmemektedir. Örneğin, dünya tarım üretiminde ilk sıralarda yer alan Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri gibi ülkelerde nükleer santraller bulunmaktadır. Nükleer santrallerin çevresinde tarım, bağcılık, hayvancılık ve balıkçılık faaliyetleri sürdürülmektedir” dedi.
“Nükleer santraller deniz suyuna zarar vermez”
Prof. Dr. Ergün, nükleer santrallerde kullanılan soğutma suyunun tamamen kapalı bir sistem içinde bulunduğunu ifade ederek, “Soğutma suyu, başka bir kapalı sistemdeki suyu buharlaştırarak elektrik üretir. Ardından buhar, deniz suyu ile soğutulur. Deniz suyu, kapalı sistemlerin içinde bulunan radyasyonla temas etmez. Santrale soğutma suyu çekildiğinde, canlıların zarar görmemesi için gerekli önlemler alınır. Özellikle besin değeri taşıyan küçük canlıların etkilenmemesi için denizde belli teknolojilerle tedbir alınmaktadır. Deniz suyu sıcaklığının kontrol altında tutulması için de gerekli önlemler alınmaktadır. Türkiye’de sadece Akkuyu NGS deniz yakınına inşa edilmeyecek. Ege, Karadeniz ve Marmara’da deniz suyu kullanan termik santraller zaten mevcut. Dolayısıyla, sıcaklık artışını kontrol altına alacak mühendislik çözümleri uygulanıyor” ifadelerini kullandı.
“Akkuyu NGS istihdama ve yerel ekonomiye büyük katkı sağlıyor”
Akkuyu NGS’nin sağladığı ve sağlayacağı istihdamın büyüklüğüne dikkati çeken Ergün, “Akkuyu NGS, inşaat aşamasında yaklaşık 25 binden fazla kişiye istihdam sağlamaktadır ve yerel ekonominin güçlenmesine katkıda bulunmaktadır. Ayrıca, proje işletme aşamasına geçtiğinde ise yaklaşık 4 bin kişilik bir istihdam sağlayacaktır. Nükleer santral projesinde yer alan Türk insanları, mühendisleri, akademisyenleri, hukukçuları ve işletmecilerinin çeşitli tecrübeler ve eğitim seviyeleriyle projeye büyük katkıda bulunmaktadır. Bu, insan gücünün ve emeğinin projenin her aşamasında yer alarak, nükleer enerji sektöründeki yerlileşmenin zaman içinde artacağının bir göstergesidir” diye konuştu.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir